69- Hariciler Hakkında
Abdullah b. Şeddad'ın Rivayeti
1. Ali b. Ebi Talib
27608 Ubeydullah b. İyad b. Amr el-Kari der ki: Abdullah b.
Şeddad, Hz. Ali'nin öldürüldüğü günlerde Irak dönüşü Aişe'nin yanına geldi. Biz
de Aişe'nin yanında oturuyorduk. Aişe ona: "Ey Abdullah b. Şeddad! Sana
bir konuyu sorsam bana doğruyu söyler misin? Bana Ali'nin öldürdüğü o
topluluktan (Haricilerden) bahset" deyince, Abdullah: "Neden sana
doğruyu söylemeyeyim ki?" karşılığını verdi. Aişe: "O zaman bana
onların hikayesini anlat" deyince, Abdullah b. Şeddad şöyle anlattı: Hz.
Ali, Muaviye ile anlaşma yapıp hilafet konusunda hakemlerin hükmüne razı olunca
Kur'an hafızları olarak bilinen insanlardan sekiz bin kişi Ali'nin saflarından
ayrılıp Küfe'nin yanındaki Harura denilen bölgeye yerleşti. Zira hakem olayında
Ali'ye itiraz etmiş ve: "Allah'ın sana giydirdiği bir gömleği çıkardın!
Allah'ın sana koyduğu bir ismi (müminIerin emiri lakabını) bıraktın! Sonra
gidip Allah'ın dininde birilerini hakem olarak kabul ettin. Oysa hüküm verecek
olan sadece Allah'tır" demişlerdi.
Ali onların bu
itirazlarından ve ayrılmalarından haberdar olunca birine: "MüminIerin
emirinin yanına sadece Kur'an'ı bilenler toplansın" diye çağrı yapmasını
söyledi. Evi kurra olan insanlarla dolunca imamlardan birinden büyükçe bir
mushaf getirtti ve önüne koydu. Sonra eliyle mushafa dokunarak: "Ey
mushaf! İnsanlarla konuş (hükmünü ver)!" demeye başladı. Oradakiler:
"Ey müminlerin emiri! Önündeki kağıt üzerinde olan mürekkepten öte değil
ki? Biz ise ondan aldıklarımızIa konuşuruz. Sen ne istiyorsun?" diye
sorunca, Ali şöyle dedi: "Benden ayrılan o arkadaşlarınızIa aramızda
Allah'ın Kitab'ı hakem olsun. Allah kadın ile kocası konusunda: "Eğer
karı-kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem
ve kadının ailesinden bir hakem gönderin "[Nisa 35] buyurmuştur. Muhammed
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ümmetinin kanının dökülmesinin önlenmesi de erkek
ile karısının arasının düzelmesinden daha önemlidir. Beni kınadıkları diğer bir
konu da Muaviye ile anlaşma yaparken adımın sadece "Ali b. Ebi Talib"
olarak yazılmasıdır. Zamanında Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
birlikte Hudeybiye'deyken müşriklerden Süheyl b. Amr yanımıza geldi. O zaman
Kureyşlilerle anlaşma yapmıştı. Anlaşma metni yazılırken Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): ''Bismillahirrahmanirrahim'' cümlesi ile başladı. Süheyl:
"Bismillahirrahmanirrahim, yazma" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem): ''Ne yazalım?'' diye sorunca, Süheyl: "Bismike Allahumme,
yaz" dedi. Dediği gibi de yazıldı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) devamında: ''Yaz: İşte bu metin, Allah'ın Resulü olan Muhammed ile ...
'' diye yazdırmak isteyince, Süheyl: "Şayet Allah Resulü olduğunu kabul
etseydik sana karşı gelmezdik" diyerek itiraz etti ve onun yerine:
"Bu metin, Muhammed b. Abdullah ile Kureyş arasında yapılan anlaşma
metnidir" ifadesi yazıldı. Allah da: "Andolsun ki Resulullah sizin
için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler
için güzel bir örnektir" buyurmuştur." Daha sonra Hz. Ali,
Haricilerin yanına Abdullah b. Abbas'ı göndermişti.
Ben de onunla birlikte
gittim. Onların askeri karargahlarına geldiğimiz zaman İbnu'l-Kevva bir konuşma
yapmak üzere kalktı ve: "Ey Kur'an hafızları! Abdullah b. Abbas gelmiş!
Şayet onu tanımayan varsa Allah'ın Kitab'ından ben onu sizlere tanıtayım. Bu
kişi Allah'ın, haklarında "Doğrusu onlar tartışınacı bir
topluluktur"[Zuhruf 58] buyruğunu indirdiği topluluktan biridir. Onu
arkadaşına (Ali'ye) geri gönderin ve Allah'ın Kitab'ı üzerinden onunla
tartışmaya girmeyin" dedi.
Ancak diğer hatipleri
kalkıp: "Vallahi Allah'ın Kitab'ı üzerinden onunla konuşuruz. Şayet doğru
şeyleri söylerse bunları öğrenip ona tabi oluruz. Şayet batıl şeyler söylerse
de bu batıl sözleriyle onu sustururuz" dediler. Ardından üç gün boyunca
İbn Abbas'la Allah'ın Kitab'ı üzerinden tartıştılar. Bu tartışmalar sonucunda
Haricilerden dört bin kişi tövbe edip onlardan ayrıldı. İbnu'l-Kevva da
bunlardan biri oldu. İbn Abbas bunları alıp Ali'nin yanına Küfe'ye götürdü.
Ali onlardan geride
kalanlara: "Diğer müslümanlarla aramızda olanları siz de biliyorsunuz.
Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ümmeti yeniden bir araya gelene kadar
istediğiniz yerde durun. Ancak haksız yere birilerinin kanını dökmeyin, yol
kesmeyin ve zımmilerin haklarını çiğnemeyin. Şayet bunları yerine getirirseniz
sizinle hiçbir şekilde savaşmayız. Allah da ihanet edenleri sevmez"
şeklinde haber gönderdi.
Aişe: "Ey İbn
Şeddad! Ama onları öldürdü!" deyince, Abdullah: "Vallahi yol kesmeye,
haksız yere kan dökmeye ve zımmilerin haklarını çiğnemeye başladıktan sonra onlarla
savaştı" karşılığını verdi. Aişe: "Allah için öyle mi oldu?"
diye sorunca, Abdullah: "Kendisinden başka ilah olmayan Allah adına böyle
oldu" karşılığını verdi. Aişe: "Iraklıların bahsettiği şu memeli adam
olayı nedir?" diye sorunca, Abdullah şöyle dedi: O adamı gördüm. Ölülerin
içinde bulunuyordu ve Ali ile birlikte başında durduk. Ali diğerlerini çağırdı
ve: "Bu adamı tanıyor musunuz?" diye sordu. çoğu kişi: "Filan
oğullarının mescidinde onu namaz kılarken gördüm. Filan oğullarının mescidinde
onu namaz kılarken gördüm" dedi. Başka bir şekilde de onu tanıyan kimse
çıkmadı.
Aişe: "Iraklılar,
Ali'nin o adamın başında durup bir şeyler söylediğinden bahsediyorlar. Ne
dedi?" diye sorunca, Abdullah: "Adamın başında ''Allah ve Resulü
doğru söylemişler'' dediğini işittim" dedi. Aişe: "Bundan başka bir
şey dediğini duydun mu?" diye sorunca, Abdullah: "Allah için söylemek
gerekirse hayır, duymadım" karşılığını verdi. Bunun üzerine Aişe şöyle
dedi: "Öyle, Allah ve Resulü doğru söylemişler! Allah, Ali'ye merhamet
etsin! Zira ne zaman şaşkınlık veren bir durumla karşılaşsa hep ''Allah ve Resulü
doğru söylemişler!'' derdi. Ancak Iraklılar onun adına yalan söylüyor,
sözlerine bir şeyler katarak anlatıyorlar."
[Sahih]
Heysemi (10444) der ki:
"*Hadisi Ebu Ya'la rivayet etmiş olup ravileri, güvenilir
kimselerdir."